Yıllar önce
kaybettiğimiz bir eşyamızı, yıllar sonra buluyorduk. Şimdi hayli rengi
değişmiş, paslanmış, yıllara meydan okuyan tavrıyla bakıyorduk ona. Kalbini
vücuduna eşya olarak dokumuş insanlar da, bu durumla aynı noktada bitirirler
cümlelerini. Kalbini zamanla yük haline getirmiş, zaman geçtikçe kalbinin
paslandığını ve rengini daha önce göremeyeceği bir halde bulan insanlardan
bahsediyorum. Zamanla kaybolmuş sevgilerden söz açılmıştı o akşam. O günden
sonra hiç susulmadı. Herkes bir şeyler söyledi. Yıllar geçti. Ben hala o
akşamda kaldım. Bir gün ileriye gidemedim. Dünyanın en uzun akşamını yaşayan
birisi varsa bu dünyada ikincisi benim. Birincisini bilmiyorum çünkü.
Mevsimlerden kış ve soğuk en güzel senin
vücudunda anlam kazanıyor. Ağzından çıkan buhar, yaşamı sorgulatıyor bana.
Yüzünün nasıl bir güzellikte olduğunu anlamak için, yağan kar tanelerine
baktım. Hepsi eşşiz güzellikte ve birbirlerine değmiyorlar. Kar taneleri
birbirine benzemez. Yıllar önce yaptığımız kardan adam bugün çıkıp gelse ona ne
diyeceğiz? Güneşte onu eritmeye terk ettiğimizde, onu ilk heyecanlarla yapıp,
güneşe teslim edecek kadar ne yaptı bize? Kardan adamlar da birbirine
benzemezler. Ama bir kardan adam, bize bir başkasını hatırlatabilir. Kar yağar
yağar ertesi gün bir bakarsın etrafta sadece onlar kalır. Şehri ele geçirirler.
Kardan adamlar bu şehrin en fiyakalı
kaybedenleridir.
Otogarda hava çok soğuk. Gökyüzünde tek bir yıldız var. En hüzün
verici ve bir o kadar da mutluluk yerleridir otogarlar. Kendisine sorsak, neler
hissediyorsun diye bize diyeceği tek şey şu olurdu. ‘’Hissetmekten yoruldum.’’
Kısa bir yolculuğa çıkıyorum denildiğinde,
nereye gidersek gidelim o yol çok uzundur seven için. Vedalaşmalardan
hoşlanmam. Ama zamanla bak yine zamanla ona da alışıyorsun. Eğer birisiyle
vedalaştıktan sonra, tekrar vedalaşamazsınız. Zordur çünkü. Acıyı ikiye katlar.
Ama birisine uzun bir zaman sonra sarılırsanız, defalarca sarılabilirsiniz. Zor
değil çünkü. Sevgiyi ikiye katlar.
Yıllar önce
karşılaştığımız birisiyle yıllar sonra bir otogarda buluşup, günlerdir yağan
kar ile birlikte hayata yürüyorduk. Aynı güneşin altında, aynı zamanda
birbirimizi bekledik. Güneş yakıyordu tenimizi, eriyorduk. Gözleri gözlerime
değince, bahar geldi içime. Uzun yolculuklar bitti. Kalbim hafifledi birden.
Pası gitti. Rengi gözleri oldu. Evren bize bir mesaj veriyordu.
Epigram Dergi Ocak sayısı 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder