17 Mart 2015

Merrababa

”Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte.’’ Nilgün Marmara

Çocukluğumun geçtiği evin karşısında bir kulübe vardı. Orada saklambaç oynuyorduk. Şimdi oralar apartman olmuş. Saklanacak hiç bir yer yok. Toprak yollardan giderdik parka. Hep kırıktı salıncak. Her gidişimde o salıncağı gördüğüm de üzülürdüm. Topu evin bahçesine kaçan, yüzünü asmış bir çocuk gibi. Şimdi oralarda jimnastik park olmuş. Her yerde spor aletleri var. Mahalle olimpiyatlara hazırlanıyor. Toprak yollar zamanın savurduğu tozlarla kaplanmış.
    
Mahallede yaşlı bir amca vardı. Adını bilen yoktu. Hatta mahallede yaşadığını bilen bile yoktu. Nereden gelirdi, nereye giderdi kimse bilmezdi. Gündüzleri sokaklarda gezer, gördüğü çocuklara Merrababa derdi. Yalnız sonundaki baba' yı ba ba ba ba diye uzatarak söylerdi. Çok korkardım ondan. Bizim sokağa her gelişinde içimi korku kaplardı. Rüyalarıma girerdi. Çocukluk kâbusum.
    
Bir gün mahallede top oynarken gördüm uzaktan. Atağa çıkmıştık o anda. Kaleciden top süzülerek geldi.  Gözüm rakip defansta ve Merrababa' da. Endişelendim. Topu bırakıp kaçmak istedim o an. Bana baktı. Topu ona bakayım derken kaptırdım. Kontrataktan gol yiyecektik. 

Hayatta en kötü şey emin olduğun yolda giderken, defansta adam bırakmazsan yediğin o hüzün verici gol gibidir. 

On yaşıma kadar hızlı koşmadığım kadar koştum. Hem Merrababa' dan dan dolayı, hem de gol yememek için. Golü yemedik ama Merrababa yaklaştı. Yaşça büyük çocuklar korkmuyorlardı. Hatta yanlarına sokulup onunla tokalaşıyorlardı. Ben Merrababa’ dan korkmamak için daha ne kadar büyümeliyim? Ondan korkmamak için ne zamana kadar tabağın dibinde kalan pirinçlerin hepsini yiyeceğim? Diğer çocuklar koşturmaya başladı. Ben kalakaldım. Yaklaştı ve her zaman yaptığı gibi elini alıp sallaya sallaya Merraba ba ba ba… Sesi de bir o kadar korkunç. Gözlerimi kapadım. Elimi bıraktı ve sonra gitti. Hemen eve gittim. Anneannemin çeyizinden kalma iki tonluk yorganın altına girdim.
    
Bana anlatılanla yaşadıklarım aynı değildi. Anlatılana göre Merrababa' nın cebinde bir bıçak varmış. O bıçakla uslu durmayan çocukları bıçaklarmış. Benimde çok uslu olduğum söylenemezdi o zamanlar. Tırsmamın tek dayanağı. Merrababa' nın cebinde bıçak yoktu. Merrababa' nın cebinde hiçbir şey yoktu. Onun hiçbir şeyi yoktu. Geceleri sokakta yatıyormuş. Hiç çocuğu olmamış. Sokaktan geçen çocuklarla hep merhabalaşarak avuturmuş kendini. Bunları ben on yıl sonra öğreniyorum. Tabağımda bu yaşımda hala pirinç tanesi bırakmıyorum. Şimdi sokaklarda Merrababa' yı arıyorum. Yok. Hiçbir yerde yok.

Öteki Dergi 13. sayı 2015